who?

My photo
Dr. Belma Yon (PhD) has more than 15 years of marketing and sales experience in Healthcare Sector. She is holding a PhD Degree, specializes in consumer neuroscience, neuromarketing, and sensorial marketing. She is an Independent Certified Practitioner and Instructor of THETAHEALING® and a certificated NLP Master, Life Coach (Donusum Konagi / by Yahya Hamurcuoglu) and Mindfulness Teacher. She has been actively practicing yoga, breathing techniques and plates since 2004. She took Self-Healing, Hypnosis and Energy training from Vernon Frost, attended TONY WISEMAN’ Outlook and Essence seminaries, Practiced Zen and Karma with Sun Woo and Ji Woo. She has participated in dozens of international scientific congresses, especially in psychiatry, bone metabolism, and internal branches. She is an advance Scuba Diver (PADI), traveler, very good cook :-) and tango dancer. She is also holding Occupational Health and Safety Degree. Now studying Gastronomia, very keen on Superfood, Ayurvedic Recipes and Life Style.

Friday, June 24, 2011

İlişkilerde Cinsiyet Kavramı Üzerine - Short note

Yazılarımda üzerinde durduğum konular ile ilgili örnekleme yaparken, cinsiyet belirtmekten imtina ediyorum. Çünkü, toplumumuzda ve diğer toplumlarda ait olunan aile yapısı, etnik köken ( bir takım ritüelleri veya gelenekleri özellikle içerebileceğinden dolayı belirtiyorum) , yetiştirilme biçimi, eğitim düzeyi ( göreceli etkisi olabilir ), yaşam tecrübeleri, farkındalık düzeyleri, gelir seviyesi, iş veya işsizlik durumu ve inanç sistemi başta olmak üzere daha bir çok gerçek kadın veya erkeğin, öncelikle toplumdaki, daha sonra aile veya ilişkilerdeki davranış biçimini, sorumluluk yaklaşımını (Rol, çok zorlama bir kavram gibi gözüküyor, doğal olmayanı çağrıştırıyor. Gerçekten hissetmeyen bir bireye kadın veya erkek bir rolü veremezsiniz. Veya uzun süre mutlu bir şekilde kendisini ifade etmesini bekleyemezsiniz.) etkilemekte. Karşılıklı ilişkilerde ortaya çıkan sorumluluk ve davranış biçimleri, aynı dayatma olmaksızın birer bardak farklı renkte suyu boş bir masaya karşılıklı olarak dökmeye benzer. Aynı anda bir bardağı sağ elinize diğerini de sol elinize aldığınızı ve aynı anda suları yavaş yavaş masanın üzerine döktüğünüzü düşünün. İki ayrı renkte su sınırlarını kendileri belirleyecek şekilde bulundukları ortamın şeklini alarak, belkide birbirlerine belirli yerlerde karışarak boşalacaklar. İlişkilerde de her bir birey kendi sınırları çerçevesinde kendi sorumluluğunu ve zaman zaman görevlerini bilerek, zaman zamanda karşısındaki birey ile benzer sorumlulukları ayrıca veya aynı anda üstlenerek yollarına devam edecekler. Ancak, başlangıçta üzerinde durduğumuz etkenler düşünüldüğünde çok farklı bakış açıları, yetiştirilme koşulları olan bireylerin her biri kalıplaşmış algılara sahip ise ilişkide beklentiler ve davranış, sorumluluk beklentileri de farklı olacaktır. Erkeğin ve kadının sahip olması gerektiği düşünülen sorumluluk ve davranış biçimleri konusunda daha esnek olmak, içinde bulunulan zaman dilimi içerisindeki yaşam koşullarını göz ardı etmemek ( 38 derece ateşle sizi kırmayıp alış verişe gelen partnerinizden arabayı kullanmasını beklemek yerine sempatik bir şekilde araba kullanmayı önermek daha sağlıklı olabilir mi? Veya ayın belirli dönemlerinde çok hassaslaşan partnerinizin her zamankinden duygusal ve hassas tavırlarını anlayışla karşılamak ve bu dönemde çiçekleri onun yerine sulamak şık olmaz mı ? ) keyifli ve dengeli bir hayatı oluşturabilir. Yaşamda biz olabilmek için, karşılıklı rıza ile, gerçekleşen ve olası yaşam koşullarını birlikte değerlendirmek gerekir. Yapmış olduğunuz market alışverişi sonrasında poşetleri bölüşme fikrine ne dersiniz?  :-)))  by b.y.

YAŞAM & MUTLULUK

YAŞAM & MUTLULUK


Okyanusta başıboş bir gemide olamaktan keyif almak, kendini dalgalara teslim eden. Pupa yelken giderken kendi olmaktan hoşlanmak ve kendini tekrar tekrar keşfeden biri olmak.... Adı üstünde, "büyülü dünya", burada hiçbir şey görüldüğü gibi değil, fırtınalardan keyif almayı, doğan güneşe minnet duymayı, ayı selamlamayı, yakamozda şarkı söylemeyi öğretiyor insana... Dilekler teker teker cisim buluyor. Rüyalar ile gerçek aynı. Her kehanet kendini gerçekleştiriyor. Buna yaşam diyorlar... Bu hayatın minicik bir emanetçisi olmaktan çok keyif almak.... Bu mutluluk olabilir mi ? ... :-))  by b.y.  ( created by getting inspiration )   ( Fotograf by Burak Günbal )

Sunday, June 19, 2011

Bir Paradoks " Seni seviyorum çünkü ...." " Sana ihtiyacım var çünkü..."

Fikrimce insan ilişkileri ile ilgili en yaygın paradoks “ Seni seviyorum çünkü sana ihtiyacım var” , “Sana ihtiyacım var çünkü seni seviyorum”...

Size iki şıktan birini seçmeniz söylense hangisini seçerdiniz ? Durun bir tahmin edeyim ikincisini mi ? :-)) Ok... Şimdi gelin bir dialog yaratalım...
Sevgiliniz veya eşinize iki şıktan birini seçmesini söylediniz..

Eee o da gözünüzün içine baka baka ikinci şıkkı seçti! Havalara uçtunuz öyle değil mi?

Buraya kadar ok...

Peki yine sordunuz “ Bana ihtiyacın var çünkü beni seviyorsun” peki neden beni seviyorsun?

Cevap: Çünkü sen çok olumlu birisin … Çünkü sen her daim benim yanımdasın, çünkü sen …... ( Yani... Çünkü sana ihtiyacım var!  Çünkü senin bana olumlu şeyler söylemen beni çok mutlu ediyor, bunları duymaya ihtiyacım var, çünkü senin benim yanımda olmandan güç alıyorum, Çünkü .....)
Lütfen düşünün ve gerçekçi olun. İnsan ilişkileri ihtiyaçlar üzerine kuruludur. Size hiç “ne olursa olsun seni sevmeye devam edeceğim”, “seni ölene kadar çok seveceğim”, “sensiz yaşayamam”, “sen olmadan hayatım anlamsız” “sen hayatıma anlam katan insansın, sensiz her şey boş” denildi mi ? Muhakkak bu sözleri veya bazılarını duydunuz! Şimdi düşünün yaşamımıza ortak ettiğimiz insanlar ile paylaşımlarımızı, onlara kattıklarımızı, bize verilen değeri, kendimizi korumak, zaman zaman yalnız kalmamak, zaman zaman bir şeylere ulaşmak için diğer insanlara ne denli ihtiyaç duyduğumuzu. Aile dahil olmak üzere tüm ilişkiler ihtiyaçlar dengesi ile beslenir. İhtiyaç duymak kötü değil... Neden olsun ki.. Aksine ilişki dengesini koruyabilmek için özellikle yetişkinlerin ihtiyaçlar dengesinden haberdar olması gerekir.
Bir ilişki hayal edin kendi kendine yürüyor diye tabir edilen … ( Ki bu nasıl mümkün olabilir, bu durum hala ortada birtakım ihtiyaçların veya korkuların olduğunu gösterir )
İltifat yok, beğeni cümleleri yok, özen yok, saygı yok, ilgi yok, hasta olunduğunda destek yok, değer verme ifadeleri yok..  ama bir şeyler de var... İlişki devam ediyor.. Demek ki karşılıklı iki insanın öncelikleri ve o zaman dilimi içerisindeki ihtiyaçları yukarıda sayılan ve yoksun kalınan ihtiyaçlardan açık ara fark ile ağır basıyor. Yani beslenen farklı bir takım ihtiyaçlar var.. Artık bu para olur, cinsellik olur, bağımlılık olur …. ama bir şeyler olmalı.
Bu nedenle sağlıklı bireylerin kendileri gibi saygı görme, sevgi ifadesi ( dili ve temsil şekli önemli değil duygunun aktarılmasını kastediyorum), özen görme, zorluklar ile mücadele etme, tökezlediğinde destek alma, yetersiz olduğu konularda elinden tutulma ve desteklenme, hasta olunduğunda bakım görme, ümitsizliğe kapıldığında teşvik alma, cesaretlendirilme, zor dönemlerinde elinden tutulma, yas ve sorun yaşanılan dönemlerde dinlenilme, kararsızlık dönemlerinde fikir alma, maddi sıkıntılar yaşandığında destek veya çıkış yolu bulmak için akıl alma ihtiyacı vardır. Daha bir çok ihtiyaç sayılabilir... Boşuna denilmiyor insan sosyal bir varlıktır diye. Sağlıklı yürüyen ilişkilerde; aile, sevgili, dostluk, arkadaşlık, iş …. fark etmez... her birinde gerekli ihtiyaçların sağduyu ile gerekli şekilde sağlanması ön koşulu vardır. Yanında olmasını arzu ettiğiniz ve her defasında o veya bu şekilde çok ihtiyaç duyduğunuz ve sizinle olmayan kişiye dost diyebilir misiniz? Tabi ki hayır... Çünkü iyi dostlar birbirlerinin ihtiyaçlarını bilirler, dostlarının yanında olmak için zaman zaman özveri zaman zaman fedakarlık gösterirler. İki sağlıklı yetişkin birbirlerinin ihtiyaçlarını seve seve karşılarlar ve bundan da eksiklik duymazlar.

Evet, öncelikle kendi ihtiyaçlarımızı ve önceliklerimizi bilerek, kendi farkındalığımızdan haberdar olarak ( yani eğer ırkçı, ayırımcı, insanları küçük gören, sağduyudan uzak insanlar sizin sinirlerinizi altüst ediyor ise ve çok hümanist bir yapınız var ise, hümanist bir insanla çok daha kolay ve nitelikli  iletişim kurarsınız), sınırlarından haberdar olarak sağlıklı ilişkiler yaşayabiliriz.
Bu bağlamda, yaşamda ilişki kurduğumuz tüm insanlar ile paylaşabilecek çok şeyimiz olduğunu, birbirimize ihtiyacımız olduğunu, yaşamın paylaşım ve bütünlük ile çok daha keyifli olduğunu bilmek uzun soluklu, güzel ilişkilerin en kıymetli formülüdür. Lütfen İçtenlikle Değer verin ! Unutmayın ki, verenler verenleri yaratırlar... …  by b.y.

Tuesday, June 14, 2011

Mutluluk, Değişim, Farkındalık, İlham

Umutları, hayalleri olmayan ve kendisini sevmeyen insanları mutlu etmek olanaksızdır. Mutluluğa inanmayan bir insana mutsuz olup, mutluluğu mumla arama fırsatı vermek, aynı balık tutmayı öğretmeye benzer yaşamak için. Navigasyonlarını kendileri değiştiremeyen, değişimin mümkün olmadığını düşünen insanların, değiştirmesi gereken tek şey düşünceleridir. Ancak bu sır, sır olmaktan çıksa, kitaplardan öğrenilse, bilge kişilerden duyulsa dahi uygulanması ve hayata geçirilmesi en zor gerçektir. Zor olan, sadece saniyeler içerisinde düşünce yapısında ve hayata bakış açısında gerçekleştirilebilecek ufak bir değişimin,  yaşamın, geleceğin varlığına olan pozitif etkisinin mucize ile karıştırılmasıdır. Bu nedenle, farkındalık yolculuğunda yol alan mutsuz insanları mutlu etmeye çalışmak yerine mutlu olmak ve bu şekilde ilham vermek, yürütülecek en anlamlı misyon gibi gözükmekte.   by b.y.

Ben Böyleyim, Ben Buyum!

Insanın kendisini “ Ben böyleyim, ben buyum demeden” ( ki çok yorucudur bir şeyler ispatlamak zorunda olmak inanılmaz sıkıcı ve gereksizdir, bu tutumda olunuyorsa ispata girilen kişi iletişim için doğru kişi değildir zaten!!! ) karşısındaki insan tarafından doğru algılanması ve yine karşısındaki birey ile ilgili benzer düşüncelere sahip olması nasıl bir lükstür. by b.y.

Dialog

Bazı insanların dialogları sanatın ta kendisidir. Kendiliğinden akar gider.
Karşılıklı fikirleri ve düşünce algoritmasını bir roman akıcılığı ile okuyabilmek. Aynı şeyleri paylaşmak, hatta düşüncede anlatmak istenileni karşılıklı ifade ediyor olabilmek!!! Duyulan şaşkınlık...
"*Nasıl anlatsam...çok daha üst bir perdeden daha coşkulu, ama daha bir o kadarda dingin bir melodi gibi..."
by b.y.  ( created by getting inspiration ) 

Korumacılık ( Cause & Effects ), Ebeveynlik

Yaşamı Sanat olarak gören, yazılarında, sohbetlerinde farkındalık konusunda farkındalık yaratan kıymetli bir isimdir Kültegin Ögel.
Yazılarını ve çalışmalarını http://www.ogelk.net/ sitesinden takip edebilirsiniz.

"Aşırı korumacılığın bir yanı korkak ve kaygılı çocuklardır. Ne yapsalar gözleri ebeveynlerini arar veya ebeveynleri olmadan bir şey yapamazlar. Çünkü yapmayı öğrenmemişlerdir veya onlara öğretilmemiştir.


En sık gözlenen sorun sosyal fobidir. “Bodyguard” olarak adlandırabileceğimiz ebeveynleri olmadan topluma giremezler, iletişim kuramazlar.

Zaten onlara her şey bir tehdit olarak öğretilmiştir. Hayatlarını bir tehdit altında kaygıyla yaşarlar.

“Beni koruma, ben psikopat oldum…”

Aşırı korumacılığın diğer yanı psikopatidir. Antisosyal kişilerin geçmişte ebeveynlerinin aşırı korumacı olduğu, yetersiz ilgi ve bakım gösterdiği, kuralları iyi koyamadığı ve çocuklarını yönlendiremediği birçok araştırmada gösterilmiştir.

Erkek psikopatlarda, annenin çocuğuna yeterli bakamadığı ama davranışlarını çok kısıtladığı gözlenmiştir. Kadın psikopatların annelerinin ise kız çocuklarının bağımsızlaşmasına izin vermedikleri ve babalarının ise ilgisiz oldukları saptanmıştır.

Psikopatlar, genelde yaptıkları davranışların sorumluluğunu üstlenmezler. Hep birileri suçludur, hep kendilerine haksızlık yapılmıştır. Bunun nedenlerinden birisi, çocuk yaştan itibaren kendilerini her şeyi yapmaya muktedir hissettirilmeleridir. “Ben yaparım, ederim, annemler nasıl olsa halleder…” beklentileri çoğu zaman da doğru çıkar…

Duygusuz kontrolcülerin çocukları da duygusuz olmaktadır. Kurallara empati yapmadan sadece kural olduğu için uyarlar. Empati yoksunluğu çocuklarına geçer.

Ebeveynlik bir bilim değil, bir sanattır.

Çocukla dans etmektir. Hissiz bir şekilde iyi dans edilemez. Kötü bir dansın sonucu ise ayağa basmaktır.
Dans bir dengedir. Birçok beceri ve eylemin koordineli ve dengeli kullanılması gerekir. Ebeveynlik, azın karar, fazlanın ise zarar olduğu bir danstır… " by Prof. Dr. Kültegin Ögel

Sen neye hazırsan o da senin için hazırdır. ( Marc Victor Hanson )

Sen neye hazırsan, o da senin için hazırdır. ( Marc Victor Hanson )

Bohem Yaşam Tarzi Üzerine

Bohem yaşam çok farklı anlamlarda kullanılır, benim açımdan Bohem Yaşam Tarzı kişinin kendine has yaşam koşullarını; baskıları, sınırlamaları, korkuları ve diğer insanların ne düşüneceğini “öncelikli” olarak göz önünde bulundurmadan ( belirli bir noktada önemliler tabi ki, ancak değerler, inançlar, öncelikler bohem yaşam tarzı için baş rolde gelir ) oluşturulan çok sesli, çok renkli, ahenkli “dengeli” yaşamdır. by b.y.

Aristokrasi vs Asalet üzerine

Aristokrasi'den bağımsız asalet için hümanist olmak gerekir. Yaşamda üzerinizde gösterebileceğiniz birikiminiz olsa da olmasa da saygı görebiliyorsanız asilsiniz demektir. Karşınızdakine kendinizi eksik hissetmeden güzel şeyler söylüyorsanız, hem asilsiniz hemde çok yeterlisiniz demektir. Ancak bu tür bir insana hayranlık duyulabilir. by  b.y.