who?

My photo
Dr. Belma Yon (PhD) has more than 15 years of marketing and sales experience in Healthcare Sector. She is holding a PhD Degree, specializes in consumer neuroscience, neuromarketing, and sensorial marketing. She is an Independent Certified Practitioner and Instructor of THETAHEALING® and a certificated NLP Master, Life Coach (Donusum Konagi / by Yahya Hamurcuoglu) and Mindfulness Teacher. She has been actively practicing yoga, breathing techniques and plates since 2004. She took Self-Healing, Hypnosis and Energy training from Vernon Frost, attended TONY WISEMAN’ Outlook and Essence seminaries, Practiced Zen and Karma with Sun Woo and Ji Woo. She has participated in dozens of international scientific congresses, especially in psychiatry, bone metabolism, and internal branches. She is an advance Scuba Diver (PADI), traveler, very good cook :-) and tango dancer. She is also holding Occupational Health and Safety Degree. Now studying Gastronomia, very keen on Superfood, Ayurvedic Recipes and Life Style.

Tuesday, July 06, 2010

KABAK KOYU - KABAK VALLEY


KABAK KOYU

Nereye daldın ? Ne düşünüyorsun?
Hiç bir şey...

Belki de çok şey geçiyor aklımdan. Ama güzel şeyler... “Var olma ve var olmama aynı anda ve aynı mekanda olamaz, çünkü bu ikisi birbirinin tam zıttıdır. Birbirine zıt olanlar özdeş olamazlar.” (Geisler, BECA, 251). “ Eger bana Zen ne ögretir diye sorsalardı, cevabim hiçbir sey olurdu” . (D. T. SUZIKI)

Dalaman’dan Fethiye’ye 1 saatlik, Fethiye’den Faralya Köyüne ise 1 saat 15 dakikalık bir zamanda ulaşmak, Faralya Köyüne varıldığında -ya kıvrılan patikaların arasından ağaçların gölgesi eşliğinde 40 dakika yürümek -ya da 25 dakikada traktörle Koya varmak, iki yolda aynı yere çıkıyor... gideceğiniz yere.
“Karsimizdaki sey bizim hislerimizde ne tür etkiler uyandirirsa uyandirsin, gerçeklik ile bir baglanti kurdugumuz anda eristigimiz konsept, var olma konseptidir.” (Bandas, CPTP, 60)

Kabak Koyu’na vardığımda, uzun zamandır bulunmayı planladığım o yeri gördüğümde, geleceğin bilinemeyeceğini ama bilinmeden de yaşanamayacağını düşündüm ve ardından kendime mis kokulu bir fincan adaçayı ısmarladım. Kıpırdamadan kollarımı açıp karşımda tüm heybeti ile dikilen tepenin üzerindeki ağaçlara bakarken daldım... Bu defa kimse “Nereye daldın?” “Ne düşünüyorsun?” diye sormadı. Ben de kendi sessizliğimden çıkıp.. – “Hiç bir şey” demek zorunda kalmadım.


“Mucize, dogaya dogaüstü bir gücün müdahalesidir”. (Lewis, M)

“Dünyada arzu ettiğim ve bana hayatı sevdiren iki şey vardır. Aşk ve Özgürlük.
Aşk uğrunda gerekirse hayatımı veririm. Fakat özgürlüğüm uğrunda aşkımı da feda ederim.”( Victor Hugo)


2 hafta boyunca yanlız kalacağım küçük yuvamı, bungalovumu görmeye giderken kalbim Merküt gibi pır pır, gözlerim meraktan fıldır fıldırdı. Tüm detayları kafama kazımak istiyordum, sakin, sessiz ve cömert yerde, küçücük yuvamın taştan yolu ile ilgili tüm detayları.
Yuvama vardığımda perdeden kapımı yavaşça araladım, önce kafamı uzattım içeri, sonra ilk adımı attım ve ardından beyaz cibinliğin içinde yerden 20 cm yüksekliğinde minik yatağımı gördüm. İki elim çocuk gibi birbirine çarptı, artık güzel kokuları takip zamanıydı.
Özgürlüğümün peşinden koşmak için gelmiştim buraya ve başka takip olmayacaktı. Önce telefonları tamamen kapattım, sonra saatimi çıkartıp çantamın derinliklerine attım. O an vardı artık, O nun tanımlaması yoktu. “İnsan yüreğinin inkar etmediği yere aittir.” (RichardBach ). Ve yüreğim O an ait olduğum yer ile ilgili şarkılar söylüyordu.

Denize inen yolu keşfe koyuldum, adaçayı kokuyordu koy ve ben kendi ellerimle adaçayı toplamak,ardından doğaya teşekkür etmek istiyordum cömertliğinden dolayı. Tekrar tekrar aşık oldum doğaya. Yaşlı zeytin ağaçlarının arasından geçerken, yukarıdan seyrettiğim güzelliğe daha da yaklaşmaktı niyetim.
“Aşkı tanıdığında, Yaratıcı'yı da tanırsın.” (Fox Kabilesi)

Herkesin dünyası gönlü kadardır derlerdi de... bu kadar net anlayamamıştım aslını. Gördüm!!! kocamandı dünyam.... Bir kaç kişi vardı sahilde... ve bir ben vardım. İçim içime sığmıyordu ve aramıyordum. “Birşeyi bulunmadığı yerde aramak aramamak demektir” (Mevlana)


Akşam yemeği, doğanın diğer lütuflarını da sunması ile birlikte inanılmaz keyifli bir konuk sofrasında geçti. Kendini sevmeyi bilen insanlarla birlikte yenen çeşit çesit sebze yemeğinin ardından, sırada yıldızların altında, kalın minderler üstünde meditasyon seansları vardı. Böylesi güçlü olumlu enerjinin içinde kendim için, sevdiklerim için, doğa için ve herşey için defalarca tekrarlanan iyi dilekler ardından güzel, mutlu uyku saltanatı... Her tarafı açık yuvamda ışık vardı. Ay her gece epey geç gösteriyordu yüzünü yüksek tepenin ardından. Ve daha da aydınlık yapıyordu yuvamı. Huzuru içimde götürmüştüm oraya, orada da huzur vardı, cömertlik vardı, sevgi vardı ama zaman yoktu.

Kelebekler Koyunu çok merak ediyordum. Küçük motorlu bir sandalla 1 saat sürdü yolculuk. Çok duruydu deniz ve tertemizdi. Denizin üstünde bıraktım kendimi, nefes aldım...
Dönüşte kayalardan denize akan bir şelalenin önünde durdu sandal. Kendimi usulca denize bıraktım. Akan suyun altına girdim ve ellerimi açarak güzellikler diledim. Nefes aldım...

Kabak Koyunda bulunduğum iki hafta süresince sadece yaptığım şeye odaklandım ve her ne ise yaptığım, o an onu yaşadım. Bambaşka bir tat aldım var olmaktan, doğadan, uykumdan, denizden, kendini seven insanlardan, huzurdan, ada çayından, Aydan. İki hafta günleri bile saymadan geçti... Ve ben Kabak Koyunda yanlızlığın sürprizlerle dolu sınavından geçtim. by b.y.